ANA SAYFA » MAKALELER » GÜNCEL YAZILAR » ZEİGARNİK ETKİSİ
Zeigarnik Etkisini duymuş muydunuz?
İlk kez Rus psikolog ve psikiyatrist Bluma Zeigarnik tarafından 1920 yılında ortaya atılmış bir psikolojik terimdir. O dönemde bir doktora öğrencisi olan Zeigarnik, Pozitif Psikolojinin kurucusu olan Profesör Kurt Kewin’in de aralarında olduğu psikolog arkadaşları ile beraber gittikleri bir restoranda sipariş alan garsonu izlerken garsonun davranışlarından yola çıkarak bir takım varsayımlarda bulunmuştur. Garson aldığı siparişleri kağıda yazmamakta aklında tutabilmekte, siparişler ve servis tamamlanana kadar da hatırlayabilmekteydi. Bunu nasıl başardığını garsona sorduğunda, garson siparişleri aklında tuttuğunu ama siparişi servis ettiğinde bu bilgiyi zihninden sildiğini söylemişti.
Bunun üzerine Bluma Zeigarnik ve hocası Kurt Kewin çeşitli araştırmalar ve deneyler yapmaya karar verdiler. Deneyler sırasında katılımcılardan bir takım zihinsel ve fiziksel görevleri tamamlamalarını istediler. Bulmaca çözmek, bir matematik problemini tamamlamak ve boncuk dizmek gibi 20 ayrı görev sonucunda katılımcılar bu görevleri yaparken bazı eylemleri kesintiye uğratıldı, bazı görevlerinin ise kesintisiz tamamlanmasına izin verildi. Deneyin amacı yarıda kesilen veya tamamlanmasına izin verilen görevler arasında bir fark olup olmadığını ya da ne tür bir fark olduğunu görmekti. Sonuçta yarıda kesilen görevlerin tamamladıkları görevlere göre katılımcılar tarafından %90 daha fazla hatırlandığı sonucuna ulaşıldı. Kuramı ortaya atan Zeigarnik’in bu deneyler sonucunda açıklaması, bir işe başlayan kişinin o işi tamamlamak üzere kodlandığı ve bu bilginin bellekte aktif bir şekilde uzun süre tutulduğu şeklindeydi.
Bu teorinin uygulamasına aslında günümüzde neredeyse her alanda sıklıkla rastlıyoruz. Mesela dizilerde 'az sonra' şeklinde ara verilen ya da 'devamı gelecek bölümde ' şeklinde bizi beklentilere iten söylemler gibi. Böylece hem kaldığımız bölümü hatırlıyoruz hem de yeni bölümü beklemek üzere şartlanıyoruz.
Kısaca tamamlanmayan işlere, yarım kalan deneyimlere dair bilgileri ilk günkü gibi hatırlıyoruz. Peki neden böyle oluyor? Çünkü aklımız yarım kalan yaşantılara, olaylara veya olasılıklara takılıyor ve o eylemin tamamlanmasını ya da sonuçlanmasını beklemeye programlanıyoruz. Bu bir anlamda kendi kendimizi motive etmemizi de sağlayan bir davranış. Bu şekilde yarım bıraktığımız bir işi ya da eylemi bir şekilde tamamlamak için çaba gösteriyoruz.
Aynı şekilde yarım kalan ilişkilere, ulaşmak isteyip ulaşamadığımız kişilere takılı kalmamız da bu sebepten. Dönüp dolaşıp, ‘neden yürümedi ?’ diye sormamız, yaşanan ya da yaşanamayan her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlamamız, bir sınavda öncelikle yapamadığımız soruları hatırlamamız da bu Zeigarnik etkisinden kaynaklanıyor. Bu noktada iki ayrıntıya vurgu yapmak gerekiyor. Birincisi, bir şeylere takılı kalmış olmayı her zaman takıntılarla bir tutmanın yanlışlığını bilmemiz gerektiği, ikincisi de yarım kalmış ilişkilerden bahsederken takılı kalanın ayrılan, yani ilişkiyi bitiren taraf olmadığı. Ayrılan taraf için zaten ilişki bitmiştir ve yarım kalan bir şey yoktur. Ama terk edilen kişi için ilişki yarım kalmıştır ve ona göre daha yaşanacak çok şey vardır. O nedenle sürekli olarak neden yürütemediğini, neyin yanlış gittiğini ve birçok olasılığı tekrar tekrar düşünerek, diğer taraf için aslında çoktan bitmiş olan ilişkiyi kurgular, yorumlar ve tamamlamak için çaba gösterir.
Bu noktada da Zeigarnik etkisinden bağımsız olarak, bir taraf için bitmiş olarak görülen ilişkiyi ısrarla sürdürmek istemenin anlamı olacak mı, onu ayrıca değerlendirmek gerekir.
[2021-10-06]
Unutmayın; hakaret, küfür, bağırmak, aşağılamak, parasız bırakmak, çocuk yapmaya zorlanmak, istemediğiniz ortamlarda bulundurulmak, özgürlüğünüzün kısıtlanması, yok sayılmak, görmezden gelinmek ŞİDDETTİR!
Son zamanlarda sanatçı Serdar Ortaç’ın MS hastalığına yakalandığının duyulması üzerine yeniden gündeme gelen ama hala pek çok bilinmezleri olan MS yani ...
Korkular, kaygılar olması doğal. Özellikle yoğun şiddet içeren görüntüler hepimizi çok sarstı. Bu görüntüleri ve yaşananları unutmak kolay değil. O nedenle ...
Artık hiçbir çocuğu, genci veya yetişkini sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden, ilik bankamızın uygun vericileri olmadığından ya da başka herhangi bir imkansızlıktan dolayı ...