Son yıllarda çocuk ve gençleri intihara sürükleyen Mavi Balina oyunu, zaman zaman intihar haberleriyle gündeme gelerek biz yetişkinleri tedirgin ediyor. Geçtiğimiz günlerde basında yer alan intihar eylemlerinin ardında yine Mavi Balina olup olmadığı konuşuluyor. Yaşanan hemen hemen her intihar eyleminin ardından Mavi Balina oyunun gündeme gelmesi , biz yetişkinleri yeniden düşündürmeye yetiyor. Bu sebeple Mavi Balina oyununun aslında hangi temeller üzerinde kurulduğunu bilmek, psiko-sosyal alt boyutlarını ve sonuçlarını incelemek gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor.
K Kuşağı ve 2000 sonrası doğan çocukları tanımladığım Tekno-Dijital Kuşak, sanal ortamlarda yer alarak kendilerini var etme ve duygu ve düşüncelerini ifade etme fırsatı bulduklarını düşünürken, anne babaları da geleneksel tutumlarla onları engelleme çabasına giriyorlar.
Helikopter Aile terimi, ilk defa 1990’da Foster W. Cline ve Jim Fay’ın“Parenting with Love and Logic: Teaching Children Responsibility” kitabında yer alarak; bir çocuğun, annesi için “başımda helikopter gibi dönüyor” demesiyle ortaya çıkmış bir kavramdır. Peki, helikopter aileler derken asıl kastedilen nedir ve bu ailelerin genel tutumları nasıldır?
Yıllar boyunca isteklerini yaptırmak için ağlayan çocuklarla nasıl iletişim kurulması gerektiğini anlatıyor ve anne babalara yol göstermeye çalışıyoruz. Ancak son zamanlarda dikkatimi çeken bir çocuk profili var. Artık ağlayan çocuklardan daha çok bağıran ve özellikle anne babasına vuran çocuklar görmeye başladık.
Öfke; tıpkı sevinç, üzüntü, korku ve acı gibi insan doğasında bebeklikten itibaren var olan en temel duygulardan biridir. Çocuk her ne sebeple öfkelenirse öfkelensin burada önemli olan öfkesini nasıl ifade ettiğidir.
Son yıllarda çocuk gelişiminde ilginç süreçler yaşandığına tanık oluyoruz. 11-13 yaş arasında beklediğimiz ergenliğin artık ilkokul yaşlarına düştüğünü hatta 6-7 yaşındaki çocukların ergenliğie girdiğini görüyoruz.
Okulların açılmasına birkaç gün kala tüm anne babaları ve çocukları okul telaşı ve heyecanı sarmışken birden bire dehşete düştük. Medya kuruluşlarında ‘anne babalar endişeliler’ şeklinde verilse de hayır, anne babalar endişeli değiller. Anne babalar dehşet içindeler.
Bilinçli ya da farkında olmadan sosyal yaşantılarını ve günlük faaliyetlerini ihmal eden, yüz yüze iletişim yerine telefonla konuşmayı ya da mesajlaşmayı tercih eden, şarjı bitene kadar telefonunu bırakmayan ve şarjı bittiğinde de paniğe kapılan ve daha da üzücüsü bu durumun farkında olmadan tüm bunları hayat tarzı olarak benimsemiş bir nesille karşı karşıyayız.
Birçoğumuz çocukluğumuzda mutlaka bu soruyla karşılaşmışızdır. Ve birçoğumuz da çocuklarına bu soruyu sormuşuzdur. Bu soru, bir çocuğu hayatındaki en önemli ve biricik varlıklarıyla sınama sorusudur. En çok hangisini seviyorsun diye sormak, hangisini daha az seviyorsun demekle aynı şeydir.
Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama son yıllarda tuhaf bir konuşma biçimi başladı annelerde. Çocuklarıyla ilgili bir durumdan bahsederken ‘biz’ diyerek konuşuyorlar.
Diyelim ki çocuğun sınavı var, ‘sınavımız var’ diyorlar. Çocuğun babasıyla olan ilişkisinden ya da bir konuşmasından bahsederken ‘babamız böyle düşünüyor’ diyorlar.
Son yıllarda ortaya çıkan yeni bir kavram, özellikle 13- 23 yaş arasındaki gençlerin karşı cinsle olan romantik ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir şiddet türünü tanımlıyor: Flört Şiddeti.
Flört şiddeti, içerik olarak genel anlamda toplumda karşılaştığımız şiddetin aynısı. Gençler arasında özellikle birbirini kısıtlamak ve kıskanmak gibi düşünülse de tipik bir şiddet ve taciz durumudur.
Spor yapan çocuklarda büyüme, spor yapmayan akranlarına göre daha hızlı ve sağlıklı ilerliyor. Futbol, basketbol, voleybol, tenis gibi sporları yaparken harekete geçen kaslar ve eklemler büyümeyi hızlandırıyor. Eklem başlarında bulunan kıkırdak doku, hareketler sırasında birbirine çarparak uyarılıyor ve bedensel büyümeyi harekete geçiriyor.
Sosyal Medya ve Sosyal Medya paylaşım siteleri hayatımıza girdiğinden beri, birçok anımızı ve hayatımıza dair pek çok şeyi bu platformlarda neredeyse herkese açık olarak paylaşmaya başladık. Yaşadığımız durumdan, bulunduğumuz yerden, yediğimiz içtiğimiz mekanlara kadar her bilgiyi tanıdığımız tanımadığımız milyonlarca insanın görüşüne ve yorumuna açtık.
Biz anne babalar ve uzmanlar çocuklarımızı bunca olumsuzluktan ne kadar uzak tutmaya çalışırsak çalışalım onlar internet erişimleri sayesinde istenmeyen pek çok görüntüye ve habere ulaşma imkanına sahipler ve bu da onların tehlikeli bir şekilde olumsuz dış uyaranlarla çok erken tanışmalarına sebep oldu.
Çocuklar açısından oyun oynamanın ve oyunun en temel malzemesi oyuncakların önemi artık bilinen bir gerçek. Çocukların doğal ortamda doğal gelişen oyunlar kurmaları ve bu oyunların içinde bedensel ve düşünsel olarak yer almaları hem psikosoyal gelişimleri hem de fiziksel gelişimleri açısından çok önemli.
Uzun bir yaz tatili daha bitti ve özellikle ebeveynleri telaşa sokan okul hazırlıkları başladı. Gerek okula yeni başlayanlar için gerekse yeniden okula dönen öğrenciler için heyecanlı bir döneme girdik. Okula yeni başlayan çocuklar açısından eğer okul öncesi eğitim kurumlarına devam etmemişlerse bazı sıkıntılar yaşanabilir.
Oyuncaklar, çocukların gelişiminde ve dış dünyaya hazırlanması sürecinde oldukça büyük bir öneme sahip. Çocukların yaratıcılığını ve hayal dünyasını geliştiren oyuncaklar, çocuğu aynı zamanda gerçek hayata hazırlayan eğitim araçları olarak düşünülmelidir. Doğru seçilmiş oyuncaklar çocuğun algı, bellek, dikkat gibi becerilerini geliştirmesinin yanı sıra farklı yeteneklerinin de ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte çocuklarda tatil heyecanı başlar ve bu zaman diliminde ebeveynler tatilde çocuklarıyla nasıl kaliteli vakit geçireceklerini kara kara düşünürler. Tatil hem çocuklar hem de yetişkinler için önemli bir ihtiyaçtır bu sebeple tatil boyunca yapılan şeyler hem çocuklara hem de ebeveynlere yönelik olmalıdır.
Aylardan Haziran. Baharın sonlarındayız ama yazın ayak sesleri duyuluyor aynı zamanda. Bu ay içinde belki de en önemli gün, Babalar Günü. Hayatımızın gerçek kahramanları babalarımızın gününü kutlarken, aslında onları anlamaya en çok ihtiyaç duyduğumuz günler olmalı.