SERAP DUYGULU

ANA SAYFA  »  GÜNCEL YAZILAR   »  SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI BOŞANMA SEBEBİ

SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI BOŞANMA SEBEBİ

Sosyal Medya Bağımlılığı Boşanma Sebebi

Sosyal Medya hayatımıza girdiğinden beri, gün geçmiyor ki olumsuz etkilerinden biriyle karşılaşmayalım. Doğru kullanmayı öğrendiğimizde pek çok yararı olan Sosyal Medya artık resmen boşanma sebebi.
Şöyle ki; Facebook ‘ta çok zaman geçiriyor diyerek eşinden boşanmak isteyen adamın talebini mahkeme heyeti ‘‘Günümüzde herkes günün çoğunu internette geçirmektedir. Bu nedenle de Almanya’da yaşayan bir kadının internette zaman geçirmesi normaldir.’’ Diyerek reddediyor ve evliliği bitirmiyor.
Ancak karar Yargıtay’a taşınıyor ve Yargıtay, “Bu durum eşlerden diğeri için ortak hayatı çekilmez kılar. Haklı boşanma gerekçesidir.” Diyerek boşanmayı onaylıyor. Böylece bu kararla beraber Yargıtay, bundan sonraki benzer davalar için emsal niteliğinde bir karara imza atıyor. Sosyal Medya Bağımlılığı artık tek başına bir boşanma sebebi oluyor.

Sosyal Medya hayatımıza özellikle cep telefonları ile iyice yerleşti son yıllarda. Telefon satın alırken artık içinde uygulamasıyla satın alıyoruz. Sanki herkes sosyal medyada bir hesap açmak ya da bir hesap sahibi olmak zorundaymış gibi.

Sosyal Medyada ne kadar çok varsak, sosyal hayatta o kadar yokuz aslında. Sanal dünyada aktif olmak, masa başına, ya da eldeki telefonun ekranına kilitli kalmak anlamına geliyor. Çevrenize bir bakın şöyle: Küçücük çocukların elinde de telefon var, biz yetişkinlerin elinde de. Çocuklar da artık bir sosyal hesap sahibi, bir yetişkinler de..

Geçtiğimiz yazılarımda bahsettiğim gibi neredeyse hepimiz ‘acaba hangi gelişmeleri kaçırıyorum, şu an neler oluyor’ merakı ve kaygısıyla sürekli olarak hesaplarımızı kontrol etme ihtiyacı duyuyoruz ki bu durumun da bir adı var artık biliyorsunuz: FOMO. Yani Fear of missing out. İster istemez, elimiz hep telefonların tuşlarında. Ekran ışığının sönmesine asla tahammülümüz yok. Çünkü o arada başkaları bir şey paylaşıyor. Kaçırmamak lazım.

Oysa hayatı kaçırıyoruz. Akıp gidiyor anlar gözlerimizin önünden. Artık arabada giderken dışarı bakmıyoruz, tükeniyor yollar pencerelerde. Yürürken kimseyi görmüyoruz, siliniyor yüzler ve ifadeler. Silüetler kalıyor sadece.

Biz hep içeride neler olduğuyla ilgiliyiz. O minik aletlerle açıldığımız kocaman bir deryada ne olup bittiğiyle o kadar ilgiliyiz ki, işte o mahkemedeki evli çiftin durumuna düşüyoruz fark etmeden. Eşler, başkalarıyla kendisinden daha çok ilgilenen ve zaman geçiren bir partner istemiyor haklı olarak. Tanımadığı insanların neler paylaştığına ya da neler yaptığına bu kadar odaklanınca, en yakınındakini görmez oluyor insan demek ki.

Evlilik yaşayan bir kurumdur. Durağanlaştığında, beslenmediğinde, güneş görmediğinde, sulanmadığında bir bitki gibi solar, ışıltısını kaybeder, kendini tüketir. Eşler birbirini nikahlı ve tapulu malı gibi gördükleri sürece evlilikler kaçınılmaz sona er ya da geç ulaşır. Yani evlilikler ya biter ya da çocukların hatırına(!) sürdürülmeye çalışılır. Evinize bir bitki aldığınızda nasıl ki bir kenara koyup orada bırakmıyorsanız, zaman zaman vitamin verip, sık sık sulayıp, ışık ve güneş görmesine dikkat ediyorsanız, evlilik de böyle özen ister.

‘Nasılsa evlendik, ihtiyaçlarını da karşılıyorum, başka ne ister ki?’ derseniz en önemli ihtiyacın parayla satın alınamayacak ilgi ve ifade edilen sevgi olduğunu unutursanız o ilgi başka yerlerde aranmaya başlayabilir. Ya da size karşı ilgisizlik olarak geri dönebilir.
Hayat şartları çok iyi olan ama anlaşamayıp boşanan insanları ya da zor şartlarda yaşıyor olmalarına rağmen birbirine bağlılıklarını sürdürenleri gördüğünüzde bilin ki evlilik için en önemli eksik para ya da satın alınabilen eşyalar değil, alınamayan ve yeri hiçbir ekonomik değerle doldurulamayan sevgidir.
Evlilikler bitiyorsa bunun tek suçlusu olarak Sosyal Medya’yı görmek ve göstermek yanlış olur. Sosyal Medya sadece kolaylaştırıcı ya da boşanmaları tetikleyici bir etken olabilir ancak. Çünkü yıllardır boşanmaların artmış olması konuşulagelen bir konudur.
Günümüzde evliliklerdeki o derin boşlukları dolduran Sosyal Medya oldu. Birbirine karşı soğumuş eşler, internette farklı hayatların ışıltısıyla ısınmaya başladılar. Tehlikeli olan burasıdır.

Sanal hayatlara, aslında gerçek olmayan yaşantılara inanmak, var olduğunu zannederek hayallere kapılmak yok ediyor pek çok evliliği.
İnternetin başına oturan ve herhangi bir sosyal paylaşım sitesine giren bir kadın, yan odada uyuyan eşini eskisi kadar çekici bulmuyor. Aynı şey bir erkek için de geçerli. Tüm gün çalışmış ya da çocukların, evin ve alışverişin peşinde koşuşturmuş bir kadın erkek için de hiç cazip görünmüyor. Gözlerini ekrana çevirdiğinde ise, çok renkli bir hayat var orada. Sürekli olarak bakımlı kadınlar ve erkekler topluluğu. Hep bir tatil ya da eğlence havasında akıp giden paylaşımlar.
Evdeki eşinden istediği ilgiyi görmeyen ve beklediği sözcükleri duymayan o kadınlar ve erkekler soluğu Sosyal Medya’nın ışıltılı ama sahte dünyasında alıyor. Sanal olduğu şuradan belli ki, insan orada zaman geçirmeye doymuyor.
Ve bir de tabii ki insanın en temel duygularından birisine hitap ediyor: Onay ve kabul görme ihtiyacına. Paylaştıklarımız beğeniliyorsa, yorum alıyorsa hatta paylaşılıyorsa toplum tarafından ya da grup tarafından onaylandığımızı düşünüyoruz. Bundan da keyif alıyoruz. Ama zamanla bu keyif yetmiyor. Aynı sigara tiryakiliğinde olduğu gibi. Haz aldıkça aynı hazza ulaşmak için aynı davranışı tekrar etmeye başlıyoruz.
Sonra yine, yine ve yine aynı davranışları yapıyoruz. Derken bir bakıyorsunuz birey tüm zamanını elindeki telefonla oyalanarak geçirmeye başlıyor. Normal şartlarda düşündüğümüzde bir insan sahip olduğu telefonla ne kadar süre sıkılmadan oyalanabilir ki?!

Ama o bir telefon olmaktan çok bir medya platformu. Gazetelere ulaşabiliyorsunuz, haberleri öğreniyorsunuz, yolunuzu buluyorsunuz, o kadar ki sizi gideceğiniz yere kadar götürüyor bile. Yakınınızda yörenizde kim var öğrenebiliyorsunuz, hatta partner bulabiliyorsunuz, alışveriş yapabiliyorsunuz, çocuğunuzun notlarını öğreniyorsunuz? Aklınıza gelen her şeyi yapabiliyorsunuz.

Ama eş olamıyorsunuz! Arkanızı dönüp baktığınızda ise eşinizi orada bulamıyorsunuz. Çünkü orada siz yoksunuz. Boşanma davası açan eşe itiraz etmeniz de faydasız.
Sosyal Medya marifetiyle ve Yargıtay kararıyla boşanmış oluyorsunuz.

[2015-12-04]


Paylaşım:

BU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

mor-cati-mi,-mor-parmaklik-mi-260

MOR ÇATI MI, MOR PARMAKLIK MI?

Hepimizin bildiği gibi şiddet gören kadınları korumak amacıyla, son derece dikkatli ve titiz çalışan bir kurum var: Mor Çatı.Mor Çatı’ya başvuran ...

ruhunuz-mu-yasli,-cildiniz-mi-262

RUHUNUZ MU YAŞLI, CİLDİNİZ Mİ?

Yüzlerce yıldır,genç görünmek bir tutku olmuştur hem kadınlar hem de erkekler için.Ama en çok kadınlar önemser bu yaş meselesini.

duygusal-1007

DUYGUSAL AÇLIK

Fiziksel herhangi bir neden yokken, kişi sürekli yemek yemek istiyor ve aşırı kilo alıyorsa Duygusal Açlık yaşadığı düşünülmelidir. Duygusal açlık fiziksel açlıktan ...

bos-vaktiniz-var-mi-301

BOŞ ZAMANINIZ VAR MI?

Sizin boş vaktiniz mi var,yoksa boşa geçirdiğiniz vaktiniz mi? Günü 24 saat olarak dolu dolu yaşayanlardan mısınız,yoksa hep aynı şeyleri yaparak,hep aynı ...


MAKALELER
MAKALELER

Çocuk&Ergen, Yetişkin, Aile, Eğitim, Anne&Baba ... konulu makaleler.

VİDEOLAR
VİDEOLAR

Video arşivi, TV programları...

FOTOĞRAF GALERİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ

Sunum, seminer, söyleşi, eğitim çalışmalarımıza ait fotoğraflar.

BİZDEN HABERLER
BİZDEN HABERLER

Ne zaman neredeyiz? Bizi bu köşeden takip edebilirsiniz?

BASINDA BİZ
BASINDA BİZ

Bizimle ilgili basında yer alan haber, makale ve görseller...

2024. Site içeriğinin telif hakları SERAP DUYGULU'ya aittir.

Avinga | XML